11 Eylül 1683 günü, Romada bir handa bir Fransiz soylusu aniden ölür; akla ilk gelen vebadir ve han icindekilerle derhal karantinaya alinir; böylece dokuz gün dokuz gece sürecek olan gerilim, gizem ve entrika dolu macera baslar. Dis dünyayla tüm iliskileri kopan bu han, hem 17. yüzyilda, özellikle Viyana Kusatmasi cercevesinde gelisen olaylarin tartisildigi, hem de renkli kisilikler arasinda gerilimli olaylarin yasandigi bir mekan haline gelir. Sonra ne mi olur Arka planda uluslararasi entrikalarin, biyolojik savaslarin, din catismalarinin yer aldigi inisli cikisli beklenmedik olaylar silsilesi baslar. Roman, hikayeyle birlikte akan müzik esliginde, okuru yeralti mezarlarina, gizemli dehlizlerdeki simya laboratuvarlarinda ve gizli matbaalarda Avrupanin kaderini belirleyecek sirlara dogru pesi sira sürükler. Papanin bir eserin yayimlanabilmesi icin verdigi onay anlamina gelen Imprimatur, entrika kurgusu iyi örülmüs, gercek olaylara dayanan canli detaylari ve arsiv arastirmalarini iceren heyecanli bir tarihsel roman. Barok Cagda müzigin, resmin, tibbin, gastronominin ve astrolojinin dünyasina bir sürüklenis... Imprimatur yenik düsenlere adanmis bir romandir; bir baska deyisle, tarih icinde yitip gitmis, iktidarin sesine karsi seslerini duyuramamis kisilere verilmis bir söz hakkidir.